Önemli olan ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğinizdir!
Herkesin bir aksanı vardır – bu bir ana dil aksanı veya ESL öğrencilerinde olduğu gibi ikinci bir dil aksanı olabilir. Aksan, kelimeleri söyleme şeklinizdir Aksan, bir bireyin belirli bir dili nasıl telaffuz ettiğidir. Aksan, sessiz ve sesli harflerin bir kombinasyonunu ve süre, ritim, vurgu, perde, tonlama ve ses yüksekliği gibi özellikleri içerir.
Önemli mi? Söyleme şekliniz mi?
Aynı dili konuşan bir kişi tarafından anlaşılabiliyorsanız, bunu nasıl söylediğiniz önemli değildir. Ana dil aksanı, kişinin bölgesine – nereden geldiğinize – veya kültürel grubuna göre değişebilir. Minnesota’dan gelen insanlar İngilizceyi çok farklı bir aksanla konuşurlar. New York Yahudi aksanı sadece geliştiği bölgenin (New York) değil, aynı zamanda kültürün de bir ürünüdür ve artık İbranice veya Yidiş konuşmasalar bile insanların konuşma şeklini etkileyen ağır Yidiş ve İbranice etkileri vardır. İkinci tür aksan, anadili farklı bir dil olan bir kişinin İngilizce konuşmayı öğrenmesiyle ortaya çıkan ikinci dil aksanlarıdır. Bir kişinin bir aksanı diğerinin yerine koyabilme derecesi, büyük ölçüde ikinci dilin öğrenildiği yaşa bağlıdır. Ayrıca, çocuklar genellikle ikinci veya üçüncü bir dili kolaylıkla öğrenebilirken, aynı durum birçok yetişkin için geçerli değildir. Ergenlik çağına geldiğimizde aksanımızın beynimizde yerleşik hale geldiği düşünülmektedir. Bundan sonra aksanımızı değiştirmek çalışma gerektirir! İngilizce konuşmayı bir yetişkin olarak öğrenen bir kişinin, bağlılığı, zekası ve motivasyonu ne olursa olsun, tıpkı anadili İngilizce olan bir kişi gibi konuşmasını beklemek gerçekçi değildir. Arnold Schwarzenegger gibi insanlar İngilizceyi çok doğru ve net konuşurken aksanlarını asla kaybetmezler. Eğer ana dili İngilizce olan bir toplulukta bulunduysanız aksanınız daha az belirgin olabilir. Toplulukta geçirilen sürenin uzunluğu ve telaffuz farklılığının ya da fonolojik kuralın türü de bir kişinin ikinci bir dili ne ölçüde aksansız konuşabileceğini belirlemede önemli bir rol oynar.
ABD’de İngilizce öğrenen bir ESL öğrencisi olarak, aksanınız başkalarını etkiler – söyleme şekliniz kulağa hoş gelir ve Amerikan kültürünü öğrenmek istediğinizi gösterir. Amerikalılarla konuşurken:
- İlk olarak, anlıyormuş gibi yapmayın. Kişiden biraz yavaşlamasını isteyin çünkü onu anlamakta zorluk çekiyorsunuz.
- İkinci olarak, cümleleri bir araya getirirken de acele etmeyin ve karşınızdaki kişiden sabırlı olmasını isteyin. Yeni bir dil öğreniyorsunuz ve bu zordur.
İhtiyacınız olduğunda başkalarından yardım isteyin. Çeşitliliğe saygı dil ve konuşmaya da genişletilebilir. Bunu açıklayarak başkalarını, genellikle belirli konuşma kalıplarıyla ilişkilendirilen klişeler ve önyargılarla yüzleşmeye teşvik edersiniz.
ABD’ye gelen göçmenler bazen aksan azaltma dersleri alırlar. Ancak Amerika giderek çok kültürlü bir ulus haline geldikçe “aksan” kavramı da değişebilir. Küreselleşmenin yaşandığı bu günlerde, çoğu insan bir dizi yabancı aksana aşinadır ve bu aksanlar sadece rahat olmakla kalmayıp, yabancı aksanların oldukça olumsuz karşılandığı ‘eski günlere’ kıyasla çok daha olumlu karşılanmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde bile Güneyli “twang” ya da “drawl” bazı Kuzeyliler tarafından küçümsenmiştir.
Neyin saf bir aksan olduğuna dair fikirler sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde mevcut değildir. Birçok ulus içinde, dilin diğer formlarından daha “saf” ve “resmi” kabul edilen diller bulunabilir. Örneğin Kastilya İspanyolcası genellikle “saf” olarak kabul edilir. Tüm aksanlar olumsuz olarak değerlendirilmez. Örneğin Fransız aksanları pek çok kişi tarafından olumlu olarak değerlendirilir. İrlandalı ve Avustralyalı film yıldızlarının söyleyiş biçimlerini, hatta Güney Afrika aksanıyla Charlize Theron’u seviyoruz. Bu yüzden unutmayın -aksanlar harikadır!